30 Aralık 2010 Perşembe

YÜREKLERIYLE KONUSAN, GÖZLERIYLE GÜLEN KADINLAR...

Bir kadini tanimak... Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük simarikliklari, korkulari, saskinliklari, hercailikleri, hayal kirikliklari, asklari, terkedilisleri, basarilari, basarisizliklari, kurnazliklari, safliklari, çocuk agizlari, sirinlikleri, küçük yalanlari, büyük itiraflari, kocaman yürekleri ile kendi olmaya çalisan kadinlari tanimak...


Bir kadini sevmekle baslar her sey ama, bir kadini tanimakla varilir hayatin sirrina. Bir kadini tanimaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuga çikmaktir. Dört mevsimi bir yürekte bulusturur, bu yüzden de sürekli sasirtirlar. Sürprizlerin ardi arkasi kesilmez. Zordur anlamakonlari.
Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekasini hatirlatanlari sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, Sürprizlere hazirlikli olanlari bir de. Muson yagmurlari gibi yagarken, Sahra'da çöl firtinasi koparip ardindan günes olup isitabilirler...


Dedim ya bir dünyadir kadinlar, yürekleriyle konusan, gözleriyle gülen... Bir kadini sevmekle baslarher sey ama, birkadini tanimakla anlasilir, hayatin sirrina ancak askla varilacagina.


Sevgi arsizidir kadin. Verdiginden daha fazlasini isteme bencilligini gösterecek kadar sevgi arsizi... Bu yanini doyurunca simaracagindan korkanlar, birlikte çogalacaklarini bilmeyenlerdir. Bir kadinisevmekle baslar her sey ama, bir kadini tanimakla kanat çirpilir özgürlügünbütün maviliklerine. Kendine inananlara, aska inananlara kosar. Hem yaman bir ask avcisi, hem de engebeli yollarda kosmaktan bitap ask yorgunudurkadin. Bir kadini sevmekle baslar her sey ama bir kadini tanimakla çikilir keyifli serüvenlere.


Hayatla dalga geçmesini bilir kadin, tipki kendiyle dalga geçmesini bildigi gibi. Agiz dolusu gülüslere teslim olur. Bir kadini sevmekle baslar her sey ama bir kadini tanimakla tanik olunur tutkularin gücüne. Göze alandir kadin. Çekip gitmeyi, sahip olduklarindan vazgeçmeyi, karsilikbeklememeyi... Mücadele eder, kizar, bagirir ama hep sever. Dedim ya bir dunyadir kadinlar, yürekleriyle konusan, gözleriyle gülen...


Yüregini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadinlar gibi...


Simdi bir düsünün, kaç kadini degil bir kadini taniyabildiniz mi bugüne degin???

Ahmet Altan

21 Aralık 2010 Salı

Nerden Bakarsan...

Güneşe bakarsan aydınlığı, kuyuya bakarsan karanlığı görürsün.. hayata nerden bakarsan ordan görürsün..!!

18 Aralık 2010 Cumartesi

Hz.Mevlana


Dediler ki: Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur... Dedim ki: Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur..!

8 Aralık 2010 Çarşamba

Zihinsel Güç

İki çocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar ver...irler. Piknik yerine vardıklarında anne yemeği hazırlarken, çocuklar babalarıyla birlikte yürüyüşe çıkar. Uzun bir yürüyüşten sonra oldukça yorulan küçük çocuk yalvarırcasına bakan gözlerle, 'Babacığım çok yoruldum. Lütfen beni kucağında taşır mısın?' der. Baba; 'Ben de yorgunum oğlum'' der demez çocuk ağlamaya başlar. Baba tek kelime etmeden ağaçtan bir dal keser. Dalı bıçakla biçimlendirip, çocuğa zarar vermeyecek biçimde yontar. Sonra dalı oğluna verir. 'Al oğlum, sana güzel bir at' der. Çocuk sevinçle dal parçasından yontulmuş ata biner ve sıçrayarak, ata vurarak annesinin yanına doğru gitmeye başlar. Babasını ve ablasını geride bırakmıştır bile...
Baba gülerek kızına: 'İşte yaşam budur kızım. Bazen zihnen ya da bedenen kendini çok yorgun hissedeceksin. İşte o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşe ile yoluna devam et. Bu at, bir arkadaş, bir şarkı, bir çiçek, bir şiir yada bir çocuğun tebessümü olabilir.'
Değnekten atiniz hiç eksik olmasın..

7 Aralık 2010 Salı

Üç Hikaye - Üç Ders - Bir Söz

ÜÇ HİKAYE - ÜÇ DERS - BİR SÖZ

1.Hikâye
Kavak Ağacı ile Kabak
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.


2. Hikâye
En iyi Buğday
Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:
-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.
-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,
-Neden olmasın, dedi çiftçi.
-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.

2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.



3. Hikâye
Geleceğini biliyordum...
Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti;
-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma... Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;

-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.
-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi...
-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?
-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim.
Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
-Geleceğini biliyordum...

3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir.


"Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.
Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.
Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur." (Afrika Atasözü )

Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın anlamlı olmasını sağlar. Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya. Unutmayın hayat uzun bir öyküye benzer. Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması önemlidir.